Futbolu yalnız skorla okumak kolaydır. Ancak doğru karar, bağlam ister. Ben her maça aynı akışla bakarım. Öncelikle veri haritasını çıkarırım. Ardından sahadaki davranışı izlerim. Çünkü metrik tek başına yetmez. Yine de doğru metrik, resmi netleştirir. Özellikle yatırım kararı verirken hata payı düşer. Ayrıca duygusal gürültü azalır. Kısacası hedefim basittir. Veriyi sadeleştirir, sahaya bağlar, sonra karar veririm.
Bu yazıda temel göstergeleri kısa ve işlevsel anlatacağım. Ama önce bir hatırlatma yapayım. Metrikler pusuladır, sonuç değildir. Bu nedenle tek sayıya kilitlenmem. Bunun yerine üç adımlı bir plan kurarım. Önce veri, sonra bağlam, en sonda fiyat. Üstelik bu sıralama disiplin kazandırır. Böylece “hissediyorum” cümlesi geri çekilir. Sonuç olarak daha tutarlı bir akış oluşur.
xG (beklenen gol) nasıl okunur?
xG, pozisyon kalitesini sayıya çevirir. Şutun açısını, mesafesini ve engelleri toplar. Ardından olasılık üretir. Ancak tek maçta gürültü yüksektir. Bu yüzden xG’yi akışla birlikte okurum. Öncelikle şutların türünü ayırırım. Set parça mı, geçiş mi, yerleşik atak mı? Çünkü her senaryonun değeri farklıdır. Ayrıca öne geçen takım ritmi düşürür. Bu da xG eğrisini etkiler. Yani skor evresi mutlaka not alınır.
Benim rutinim basittir. İki grafiği yan yana açarım. xG akışı ve şut haritası. Sonra kalenin içinden gelen şutları işaretlerim. Özellikle küçük açıdaki denemeleri elerim. Ardından xG farkını zaman pencerelerine bölerim. İlk 30, 30–60, 60–90. Böylece “erken baskı” ile “geç savunma” ayrılır. Ayrıca on kişi kalma gibi kırılmalar ayrı not edilir. Kısacası xG, bağlamla güçlenir.
xA, şut kalitesi ve pas kalitesi
xA, pasın şutla birleşme kalitesini özetler. Pası veren oyuncunun tehlike üretimini gösterir. Ancak bitirici formu bu sayıyı gölgeler. Bu nedenle xA’yı şut kalitesiyle eşlerim. Önce kilit pas koridoruna bakarım. Ardından ceza sahası içi dokunuş sayılarını çıkarırım. Çünkü boş alan paylaşımı üretimi belirler. Ayrıca bek bindirmesi ve ters koşu uyumu çok şey anlatır. Yine de tek maçta sabırlı kalırım.
Bireysel okumada iki soruyu sorarım. Oyuncu tekrar tekrar aynı alanı buluyor mu? Yoksa tek bir parıltı mı var? Eğer tekrar var ise sürdürülebilirlik artar. Dahası, rakibin blok yüksekliği belirleyicidir. Derinde bekleyen takıma karşı xA düşer. Ancak geçişte artar. Ben bu dengeyi rakip stile bağlarım. Sonuçta yaratım, yalnız yetenek değil; eşleşme işidir.
Pace / tempo ve maç dinamiği
Pace, oyunun solunum hızıdır. Topun ileri taşınma ritmini anlatır. Ben tempoyu iki katmanda izlerim. Öncelikle pas sayısı ve ilerleme hızı. Ardından baskı kırma başarısı. Çünkü hız, kalite olmadan çarçur eder. Yavaş hız ise baskıyı çekebilir. Bu yüzden taşıma mesafesi ve yön verisi değerlidir. Ayrıca skor durumu tempoyu anında değiştirir. Öne geçen takım vitesi düşürür. Geri düşen takım risk alır.
Maç seçerken tempo uyumuna bakarım. Yüksek tempoda hatalar artar. Bu, oran ve toplam bahis penceresini etkiler. Öte yandan düşük tempoda duran top ağırlığı büyür. Ben bu durumda köşe ve faul dağılımını ekrana alırım. Ardından “tempo kırıcı” oyuncuları işaretlerim. Özellikle sakatlık dönüşleri ritmi bozar. Kısacası pace, yalnız sayı değil; senaryo aracıdır.
PPDA, OBV ve xThreat: destek metrikleri
PPDA, pres yoğunluğunu sayısallaştırır. Rakibin paslarına ne kadar baskı geldiğini gösterir. Ancak çizgiyi tek başına belirlemez. Ben PPDA’yı top kazanım bölgeleriyle birleştiririm. Yüksek bölgede kazanım varsa alarm çalar. Çünkü geçiş kalitesi yükselir. Bununla birlikte pres arkasındaki boşluk risk yaratır. Bu nedenle stoper hızı ve kaleci dağıtımı önem kazanır.
OBV ve xThreat, taşımanın değerini ölçer. Yani yalnızca pas değil, lokasyon değeri de hesaba katılır. Top ne kadar tehlikeli bölgeye taşındı? Bu sorunun yanıtı akışı açar. Ben özellikle kenar oyuncularının katkısını burada görürüm. Çünkü çizgiye inmek tek başına yetmez. İçeri girişin değeri önemlidir. Ayrıca pas yönü ve hız bu puanı değiştirir. Kısacası bu ikili, xG’nin hazırlığını aydınlatır.
Örnek okuma: 60 dakikalık maç öncesi planım
Maçtan 60 dakika önce ilk listeyi açarım. Öncelikle kadroyu ve yedek derinliğini kontrol ederim. Ardından son beş maçın xG ve xA akışlarını bölerim. Çünkü rakip kalitesi dağılımı çarpıtır. Sonra PPDA ve top kazanım haritalarını eklerim. Pres merkezini işaretlerim. Böylece ilk senaryo ortaya çıkar. Yüksek pres mi, orta blok mu? Buradan tempo çıkarımını yaparım.
Son 30 dakikada saha içi ayrıntıyı ararım. Sol bek arkası boşluk, sekans tekrarı, set parça kalitesi. Ayrıca duran top tehditlerini not ederim. Çünkü düşük tempoda bu alan maçın kilididir. Ardından hava ve zemin durumunu eklerim. Kaygan zemin hatayı büyütür. Son dokunuşta fiyatı açar, sonra bırakırım. Kısacası önce veri, sonra bağlam, en sonda pazar.
Gol, toplam ve oyuncu bahisinde metrikler
Gol penceresinde xG akışı yön verir. Ancak tek yönlü baskı yoksa temkinli kalırım. Çünkü skorun açılması kırılma ister. Bu nedenle ceza sahası içi temas sayısını öne çıkarırım. Ayrıca şut lokasyonunu filtrelerim. Uzaktan deneyen takımlarda sapma artar. Böyle durumlarda yüksek toplamlar riskli olur. Yine de duran top gücü varsa denge değişir.
Oyuncu bahisinde xA ve dokunuş haritası önemlidir. Kanat oyuncusunun iç koridora girişleri değer üretir. Fakat rakibin bek profili belirleyicidir. Hızlı bek, iç koşuyu bozar. Yavaş bek, alanı açar. Ben bu eşleşmeyi ilk sıraya yazarım. Sonra xThreat taşımasını eklerim. Ardından şut kalitesiyle örtüştürürüm. Böylece oyuncu üzeri kararlar daha sağlam olur.
Sakatlık, rotasyon ve küçük örneklem sorunu
Sakatlık verisi metrikleri sarsar. Çünkü rol paylaşımı değişir. Ben bu yüzden rotasyon zincirini yazarım. Kimin yerine kim, hangi rolde oynar? Eğer rol aynalanmıyorsa veri sapar. Ayrıca sakatlıktan dönen oyuncu tempo düşürür. Bu da xG artışını geciktirir. Yani tek maçta sabır gerekir. Kısa örneklemde şişen değerleri süzerim.
Rotasyon haftasında xG farkı aldatıcı olur. Özellikle kupa maçı sonrası lig maçında düşüş yaşanır. Bu nedenle dinlenme günlerini işaretlerim. Uzak deplasman ve saat farkı da etkiler. Öte yandan rakip de rotasyon yapabilir. İşte tam burada PPDA ve topa sahip olma niyeti devreye girer. Senaryo değişirse metrik yorumu da değişir.
Veri kaynakları ve temiz okuma alışkanlığı
Kaynak kalitesi karar kalitesini belirler. Ben iki güvenilir kaynağı çaprazlarım. Ayrıca zaman damgasını kontrol ederim. Eski veri, yeni fikri bozar. Bu nedenle rapor üretmeden önce güncelleme saatine bakarım. Ardından kendi not defterime özet yazarım. Kısa cümleler, net başlıklar, tarih. Böylece bir hafta sonra aynı hatayı yapmam.
Görselleştirme de önemlidir. Şut haritasını ve xG akışını sade şemalarda izlerim. Renk cümbüşü gözümü yorar. Bunun yerine tek ton ve belirgin işaretler kullanırım. Ayrıca “eşik değerleri” sabitlerim. Örneğin PPDA için takım ortalamasını referans alırım. Eşikler sabit kalırsa kıyas kolaylaşır. Sonuç olarak okuma hızı artar.
Sık hatalar ve doğru soru seti
En yaygın hata tek sayı fetişizmidir. “xG yüksek, o hâlde kazanır” düşüncesi yanlıştır. Çünkü xG, koşullu bir aynadır. Maç içi plan ve zaman penceresi belirleyicidir. İkinci hata, örneklem körlüğüdür. Üç maçlık seri gerçeği anlatmaz. Bu yüzden dönemleri genişletirim. Yine de takvim yoğunluğu varsa pencereleri daraltırım.
Doğru sorular basittir. Bu xG hangi dakikalarda oluştu? Hangi şut türü ağır basıyor? Rakip blok yüksekliği ne durumda? Transisyon kalitesi ne seviyede? Duran top tehdidi hangi takıma yazılır? Sakatlık ve yorgunluk nerede toplanır? Ben bu soruları checklist olarak kullanırım. Her soru bir cümleye bağlanır. Böylece karar ağacı netleşir.
Kişisel deneyim: küçük adımlar, büyük fark
Ben uzun yıllar veriyle iç içeyim. Yine de en çok işime yarayan şey, küçük notlar oldu. Her maçtan sonra üç satır yazarım. “Ne gördüm, ne ölçtüm, ne öğrendim?” Ardından bu notu bir sonraki maça taşırım. Özellikle xA ve pace uyumu karar kalitesini yükseltti. Çünkü yaratım niyeti ile hız birleşince tablo aydınlandı.
Bir örnekle kapatayım. Geçen sezon iki takım arasında xG dengeli görünüyordu. Ancak pas yönü ve xThreat farkı büyüktü. Kenar koşuları sürekli aynı cebe indi. Ben toplam yerine “golü bulan taraf” senaryosuna döndüm. Maç oradan açıldı. Elbette her zaman tutmaz. Fakat süreç, duyguyu bastırır. İşte aradığım şey de budur.
Sonuç: Denge, bağlam ve disiplin
Metrikler güçlü araçlardır. Ancak anahtar bağlamdır. Önce veri okursun, sonra sahayı izlersin. Ardından kararını sade bir çerçevede verirsin. Benim sıram hep aynıdır. xG ve xA, ardından pace ve PPDA, en sonda xThreat. Sonra sakatlık, dinlenme ve rakip stili. Böylece resim tamamlanır.
Kısacası hedef net, yol basit, dil sade olmalı. Tek sayı değil, küçük bir paket. Tek maç değil, anlamlı pencere. Tek his değil, yazılı plan. Bu yaklaşım hem hata payını düşürür. Hem de kararın arkasını doldurur. Sonuç olarak istatistik okuryazarlığı, bir veri dersi değil. Saha ile sayı arasında köprü kurma sanatıdır. Ben de her hafta bu köprüyü sağlam tutmak için yazarım.